Bizde gelenektir, ölü rahmetle anılır. Biz de bu geleneğe uyarak , Dönmezer’i rahmetle anıyoruz.
Medya “Hocaların Hocası” Dönmezer’i yüceltirken, unvanlarına, “görüşüne başvurulan bilirkişi” liği eklemeyi ihmal etmedi. Fakat verdiği bilirkişi raporlarının, hukuk adamlığı, bilim adamlığı nitelikleriyle ne ölçüde bağdaştığı üzerinde durulmadı.Sadece bunlardan birine Erdal Şafak , 4 Ağustos 2004 tarihli Sabah gazetesinde değindi. “Uzun yaşamında en utandığı ve vicdan azabı duyduğu kararı 27 Mayıs sonrası Celal Bayar’la ilgili “mütalaası” oldu. 65 yaş üstündekilerin idamı infaz edilemiyordu. Yüksek Adalet Divanı’nın Bayar’a idam vereceği belli olunca , Milli Birlik Komitesi (MGK) yasayı değiştirmeye kalktı. Ama bir engel daha vardı: Yasa geçmişe de işleyebilir miydi? Dönmezer’den görüş istendi. O da “işleyebilir” dedi. Dönmezer bu olayı yakın çevresine hep utanarak anlattı.” Resmi görüşe uygun “mütalaa” bildirmek, bu olayla sınırlı değildi. Bir çok davada hukuk ilkelerini gözardı ederek bilirkişi raporları düzenlemişti. Bunlardan en önemlisi “Yeni Akış” Dergisi ile ilgili olanıydı.
İktidarlar, Kürt Sorunu’nu asimilasyon politikalarıyla, Kürtler, “ulus-devlet”lerini kurma mücadeleleriyle çözmeğe çalışıyorlardı. Taraflar “Türk Milleti” ile “Kürt Milleti”ydi. Bu, iki “millet” arasında -şartlar elverişli olduğunda- kaçınılmaz bir savaş demekti.
Oysa, asimilasyon mümkün olmadığı gibi, bölgede sınırların değişmezliği konusunda anlaşmış olan Ortadoğu’ya müdahil büyük güçler, böylesi radikal değişiklere izin vermiyorlardı.
Sonuç alınamayan bir savaşın her iki kesimde yaratacağı tahribat büyük olacaktı. Bundan da zarar görecek olan her iki tarafın yoksul halk kitleleriydi.
Bunu önlemek, barışçı ve insani bir çözüm bulmak gerekiyordu. Bu da “millet” yerine “halk” dinamiğini harekete geçirmekle olurdu.
Bu amaçla 1966 yılında “Yeni Akış” Dergisini yayımladım.
Dergi, Kürt Sorunu’na çözüm üretmeye çalışan ve çözüm önerilerini tartışan bu alandaki ilk yayın organıydı. Türkiye’de ilk kez “Kürt Halkı” kavramı kullanılıyor, “Türk Halkı” ve “Türkiye Halkları” kavramları , çözüm önerilerinin dayandığı temel kavramlar oluyordu.
Her iki Halkın emekçileri , ezilen sınıf ve tabakaları örgütlenip egemen sınıf ve tabakalardan iktidarı alacak; eşitliğe adalete dayalı bir düzen kuracaklardı. Bunu da şiddeti dışlayan, demokratik ve barışçı yöntemlerle gerçekleştireceklerdi. Öncü parti anlayışı ve Sovyet Modeli dışında,demokrasiye dayalı sosyalist bir düzen amaçlanıyordu.
Dergi 4 sayı yayımlandı.Babıali Basını kıyameti koparıyor, savcıları göreve davet ediyordu.
Nihayet işi, “Resmi Bilirkişi” Ord.Prof. Sulhi Dönmezer’e havale ettiler.Dönmezer, “Kürt Halkı” kavramını kullanmanın TCK nun 142. maddesi kapsamına giren bir “bölücülük” suçu olduğunu söyledi. O’nun verdiği bilirkişi raporu üzerine ben ve arkadaşlarım tutuklandık.
Bu bilirkişi raporu Kürt Sorunuyla ilgili tartışmaları engelledi. Kongre kararında “Kürt Halkı” kavramını kullanan Türkiye İşçi Partisi ile bazı siyasi partiler kapatıldı. Birçok insan sadece bu kavramı kullandığı için tutuklandı ve mahkum edildi. Böylelikle Kürt Sorununun serbestçe tartışılması engellendi.
Demokratik ifade kanalları tıkanınca Kürt gençleri dağlara çıkıp namluların ucuyla konuşmaya başladılar.
Dönmezer’in raporu, son Kürt isyanının önemli doğuş nedenlerinden biri oldu.
Bu durum, bizi, bilim adamlığının, hukuk adamlığının tanımında, etikin, moral değerlerin bir unsur olup olmadığı tartışmasına götürüyor.
Bugün “Kürt Halkı” kavramını serbestçe kullanabiliyoruz.Bu, Türkiye’nin bölünmesine değil, halklar arası entegrasyonu ve dolayısıyla birlik ve bütünlüğü sağlamaya hizmet ediyor.
Ölümünden önce “Kürt Halkı” kavramının serbestçe kullanıldığını gören Dönmezer, acaba bilirkişi raporunun ne felaketlere yol açtığının da farkında mıydı? Bilmiyorum.
Allah rahmet eylesin.
Mehmet Ali Aslan
40 yıl önce , 1966 yılında YENİ AKIŞ dergisinde yayımlanan yazılarımdan birkaçı. Dönmezer’in verdiği bilirkişi raporu üzerine tutuklanmama neden olan yazılar.
Dergiyi yalnız çıkarıyordum.Birkaçı dışında, bütün yazıları yazmak zorundaydım. Bu nedenle, ismim ile beraber, (Baran), (Serdar), (Abdulkadir Yıldırım) gibi değişik isimleri de kullanıyordum.