HADEP’in kurumlaşması ve gerçek anlamıyla bir “siyasi parti” haline gelebilmesi için, karar, yürütme ve denetim organlarının birbirlerinden bağımsız ve tüzükteki işlevlerine uygun olarak faaliyette bulunmaları gerekir.
Bu organlardan birinin işlevine uygun olarak çalışamaması veya yetkilerini tamamen diğer organa devretmesi ve denetim mekanizmasının etkinliğini yitirmesi, HADEP’i bir yığın partisi haline getirir. Bu da kendisine umut bağlayan milyonları düş kırıklığına uğratır.Çünkü kurumlaşmamış bir hareket, tabanın özlem ve taleplerine cevap veremez, sorunlarına çözüm üretemez.
Bunun için HADEP’te, öncelikle tüzük hükümlerinin uygulanması gerekir.
HADEP Tüzüğü 22. maddesiyle,Büyük Kongre’den sonra “en yüksek karar organı” olarak “Parti Meclisi”ni kabul etmiştir.
Parti Meclisi “partinin genel politikasını belirleyen bir karar organıdır.”
Tüzüğün 25. maddesi, “en yüksek yürütme organı” olarak Merkez Yürütme Kurulu’nu kabul etmiştir.
MYK, Parti Meclisi’ne karşı sorumludur.MYK üyeleri Parti Meclisince seçildiği gibi, onun tarafından görevden alınabilirler.
MYK, Parti Meclisi’nin kararları doğrultusunda faaliyet gösterir.
Bundan önce Parti Meclisi iki defa toplanmıştır. 4 gün süren bu toplantılarda yapılan konuşmalar ve verilen yazılı teklifler karara dönüşmemiştir.
İlk toplantıda, yazılı olarak sunduğum teklifler üzerinde, bütün ısrarlarıma rağmen, herhangi bir tartışma açılmamış ve teklifler oya sunulmamıştır.Genel Başkan, tekliflerin MYK’de değerlendirileceğini söylemekle yetinmiştir.
Bu, Parti Meclisi’nin, tüzükteki tanıma uygun olarak en yüksek karar organı olma niteliğinde kabul edilmediğini ve sadece bir forum olarak kullanıldığını göstermektedir.
Parti Meclisi, yetkilerini MYK’ye devretmiş görünmektedir. Benim dışımda, istisnasız bütün Parti Meclisi üyeleri de buna rıza göstermişlerdir.
MYK fiilen hem karar organı ve hem de yürütme organı olarak faaliyet göstermektedir. Tüzüğün 27/a maddesindeki, MYK “parti meclisinin kararlarını yerine getirir” hükmünün bir geçerliliği kalmamıştır.
MYK, tüzüğün 21/b maddesine aykırı olarak 9 Genel Başkan Yardımcısı makamı ihdas ederek, MYK üyelerinin önemli bir bölümünün, bu konudaki anlaşılması güç arzularını tatmin etmiştir. Her biri de bir komisyon oluşturarak başkanlığını almıştır.
a) Bunların içinde ekonomiyle ilgili bir komisyonun olmaması ilginçtir. Türkiye’nin AB’ye sunacağı 1050 sayfalık ‘ulusal belge’nin 800 sayfası ekonomiyle ilgilidir. HADEP Merkez Yürütme Kurulu’nun düşünce ve faaliyet alanında ise ekonomi yoktur.
b) Genel Başkan Yardımcıları, ikisi dışında, şimdiye kadarki faaliyet alanlarına ve uzmanlıklarına yabancı olan konuları seçmişlerdir. İlk kez karşılaştıkları bu konularda, nasıl fikir ve politika üreteceklerdir ? Bunu anlamak güçtür.
c) Komisyonlar dışa kapalı. Partideki dar bir kadronun bilgi ve deneyimi, bugün yaşamsal bir ihtiyaç haline gelen değişimi ve gelişimi sağlayacak düzeyde midir?
d) Tüzüğün 21. maddesine göre “Partiyi Genel Başkan temsil eder”, “partiyi bağlayıcı açıklamalar yapabilir.”
Bu yetkileri yalnız Genel Başkan kullanabilir.
Oysa Genel Başkan Yardımcıları , tüzüğün bu hükümlerini ciddiye almamakta ve “parti adına” konuştuklarını söyleyebilmektedirler.
e) Parti Meclisi’nin 2. toplantısında, Genel Başkan Yardımcılarının sundukları raporlarda vahim hatalar vardır.
Bir kısım Genel Başkan Yardımcılarının, ilk kez karşılaştıkları konularla ilgili terminolojiye bile yabancı oldukları görülmektedir.
Bu durum Parti’nin ve daha önemlisi, parti tabanı ve ülkenin geleceği bakımından ciddi endişelere yol açmaktadır.
HADEP tabanının önemli kesimi, açlık sınırında yoksulluğa mahkum edilmiştir.Önemli bir kısmı, yerinden, yurdundan koparılmış, köydeki topraklarını da bırakıp büyük şehirlerin varoşlarına sığınmışlardır.Eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun olanların sayısı büyüktür.
Etnik kimlikleri inkar ediliyor. Dilleri,müzikleri, kişiliklerini oluşturan kültürleri baskı altındadır.
Birçokları, kanlı bir iç savaşta çocuklarını ve yakınlarını kaybetmiş, acılarını yüreklerine gömmüşlerdir.
Bir kısmının çocukları ve yakınları cezaevlerindedir. F Tipi Cezaevleriyle bunların kişilikleri yok edilerek manevi bir ölüme terk edilmek isteniyor.Sistem, onlara, ancak maddi ve manevi ölüm arasında bir tercih hakkı tanıyacak yapılanmaya doğru gidiyor.
Kiminin çocukları ve yakınları ise Türkiye dışında bir bekleyiş içindedir. İktidar, onların, demokratik sistemin bir unsuru olma taleplerini kabul etmiyor. Bölge ülkeleri ve bölgeye müdahil büyük güçler ise barışçı çözümler üzerinde değil, imha planları üzerinde konuşuyorlar. Bu durum, ana ve babaların korku ve endişelerini artırıyor.
HADEP, tabanının bu talep ve özlemlerine cevap verebilecek mi? Sorunların çözümüne, en azından katkı sağlayabilecek mi? Bu soruların cevapları verilmelidir.
Sorunlar büyüktür ve içiçedir. İlişkileri içinde, hepsini ele alıp bir çözüm paketi oluşturmak gerekiyor.
Ne var ki, Türkiye ve Ortadoğu coğrafyasında çeşitli güçler, çıkar grupları kıyasıya bir mücadelenin içindedirler.HADEP tabanının sorunlarının çözümü, bazı güç odaklarının ve grupların çıkarlarını tehdit ediyor. Bunlar, dünyanın ve bölgenin önemli güçleridir. Bunu aşmak imkansız değildir, ama güçtür.
Bunun için yeterli bilgi ve deneyime sahip güvenilir kadrolara ihtiyaç vardır.Aksi takdirde, Ortadoğu’da oynanan satrancın bir piyonu olmaktan öteye gidilemez.
HADEP, bu sorunların çözümünde umut bağlanan, ya da etkili olan tek örgüt değildir. Ama silahların sustuğu, barış ve demokrasi için mücadelenin ön plana çıktığı bu dönemde, HADEP’in önemi artmıştır. Barışın tesisi, zihinsel ve duygusal alanda bölünmüş olan Türkiye’nin bütünlüğünün sağlanması ve demokratikleşmenin önünün açılması, tabanı kadar, beyin kadrosu da güçlü olan bir HADEP olmadan başarılamaz.
Güçlü bir HADEP’in üreteceği politikalar ve çözümler, Türkiye ve Türkiye dışındaki parti ve grupların karar mekanizmalarını da olumlu yönde etkiler. Parti’nin bilimsel inceleme ve araştırmaları, sahip olacağı bilgi kaynakları, diğer örgütlerin enformasyon ihtiyaçlarını da karşılar ve doğru kararlar almalarında etkili olur.
Bugün dünyada ve bölgede, mevcut dengeleri değiştirecek önemde gelişmeler oluyor. Bu, Türkiye’yi ve HADEP tabanını da etkiliyor. Türkiye ise büyük bir kriz içinde. Kriz sadece ekonomik değil, siyasal, sosyal, kültürel, ahlaki… her alandadır.
Kamuoyu ve HADEP tabanı, Parti’nin, bu gelişmeler karşısındaki tutumunu ve sorunlara önereceği çözümleri merak ediyor.Ama ne Parti Meclisi politika oluşturabiliyor ve ne de Merkez Yürütme Kurulu, kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapabiliyor.
Oysa HADEP, sorunlara uygulanabilir etkili çözümler üretmek, legal ve demokratik bir siyasi parti kimliği ile kitlelere güven vermek, halkın umudu olmak zorundadır. Bu, Türkiye’nin yeniden bir iç savaş ortamına sürüklenmemesi için şarttır.
Barış, demokrasi ve insan hakları değerlerine dayalı legal mücadele başarısızlığa uğrarsa, kitleler barışçı ve demokratik yöntemlerden umut keserse, Türkiye yeni bir şiddet dalgasıyla derinden sarsılır.
HADEP’in merkez kadrolarının sorumluluğu büyüktür. Bu sorumluluğa sahip çıkılmalıdır.Bu gün olduğu gibi, tüzüğe aykırı bir örgütlenme modeliyle, partinin gelişimi ve güçlenmesi bloke edilmemelidir. Kişisel hesaplardan ve beklentilerden uzak durulmalıdır.
Bir Parti Meclisi Üyesi olarak HADEP tabanına karşı sorumluluklarım vardır. Bu sorumluluğun gereği olarak Parti Meclisinin ve MYK’nin Sayın Üyelerini uyarma zorunluluğunu duyuyorum.
Parti Meclisi, tüzükte kendisine verilmiş olan görev ve yetkilerine sahip çıkacak mıdır?
Merkez Yürütme Kurulu, Parti Meclisi’nin yetkilerini kullanmaktan, oluşturduğu modelden ve keyfi davranışlardan vazgeçip, tüzük hükümlerini uygulayacak mıdır?
Bu soruların yanıtları “evet” ise,Parti gelişme yoluna girer.Bizler de, imkanlarımız ölçüsünde yardımcı oluruz.
Yok eğer “bizim doğrularımız budur, bildiğimiz gibi yürürüz” denilecekse, o zaman bizim de bu oluşum içinde bulunmamızın nedenlerini yeniden sorgulamamız ve sorumluluğumuzun gereklerine uygun hareket etmemiz zorunlu hale gelir.
Saygılarımla.
09.03.2001
Mehmet Ali Aslan
HADEP Parti Meclisi Üyesi