(Bu yazının yayımlandığı 1966 yılında, televizyon yayını yoktu. Özel radyo istasyonlarının kurulmasına izin verilmiyordu. Radyo yayınları devletin tekelindeydi.)
Radyo-Televizyon istasyonları genel olarak eğitim, öğretim, eğlendirme ve propaganda amaçlarıyla kullanılır. Günümüzde,teknik gelişme sonucu küçük köylerde bile radyonun bulunuşu, özellikle okur yazar oranı düşük azgelişmiş ülkelerde, radyoyu bu amaçları gerçekleştiren en etkili araç haline getirmiştir.
Devletler, yurttaşlarına milli politikalarını benimsetmek, gerekli kültürü vermek, iç ve dış haberleri ulaştırmak, moral eğitimi sağlamak vb… için bu araçtan yararlanırlar. Devletler arası soğuk savaşta da en etkili silah olarak kullanılır.
Bizde, Ankara ve İstanbul radyo istasyonları yanında birçok illerimizde de il radyo istasyonları kurulmuştur. Bunların büyük kısmı Doğu’dadır.
Doğu’da halkın çoğunluğu Türkçe bilmemektedir. Türkçeyi konuşamayanların sayısı Mardin’de % 91, Siirt’te de % 87’dir. Oysa kurulan radyo istasyonları Türkçe yayın yapmaktadır.
Özerk bir kuruluş olduğu Anayasaca belirtilen ve tarafsızlığı teminat altına alınan Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu (TRT) nin görevleri 359 Sayılı Kanunun 2. maddesinde açıklanmıştır.
Kurum, özellikle “Radyo ve televizyonla haber hizmetlerini görmek; eğitici, öğretici, kültür ve eğitime yardımcı, eğlendirici, yurdu içerde ve dışarda tanıtıcı, yeterli, doğru ve tarafsız yayın yapmak… “ göreviyle yükümlüdür.
Yayınla, vatandaşı eğitmek ve eğlendirmek amacı başta gelir. Amacın gerçekleşmesi için herşeyden önce dinleyicilerin yayın dilini anlaması gerekir. Vatandaş, spikerin ne söylediğini anlamıyorsa o radyo istasyonunu dinlemez; zorla dinletme imkanı da yoktur.
Doğu’da kurulan çok sayıdaki il radyo istasyonları, o yüzden o bölge halkı tarafından dinlenmiyor. TRT, halkı eğitme, haber hizmeti görme, eğlendirme görevlerini yerine getirmemiş oluyor. Okur-yazar oranı düşük, eğitim ve öğretim kurumları eksik ve köylerinin çoğunda okul bulunmayan bir bölgede, radyo istasyonlarının eğitim ve öğretimi sağlayacak biçimde ve nitelikte yayın yapması, dinleyicilerin diliyle onlara seslenmesi zorunludur. Devlet, eğitim, öğretim ve diğer konularda en etkili araç olan radyo istasyonlarını amaca uygun şekilde kullanmaktan kaçınamaz. Ödediği vergilerle bu istasyonların kuruluşuna katılan ve vatandaşlık hakları bakımından diğerlerine eşit olan bir grup vatandaş, radyo yayınları ile ilgili kamu hizmetinden yoksun bırakılamaz. Kendi diliyle yayınları dinlemesi tabii hakkıdır.
Anayasa sadece resmi dilin Türkçe olduğunu belirttiği ve radyo yayınları resmi nitelik taşımadığı için hukuki yönden de bir sakınca yoktur.
SSCB, İran, Irak vb… devletlerin bir çok radyo istasyonu Kürtçe yayın yapmaktadır. Yukarıda sözü edilen Doğu’daki il radyo istasyonları bu yayınların etkisine engel olmak için kurulmuştur. Vatandaşın Kürtçe yayınları değil, o ilde kurulan radyo istasyonunun Türkçe yayınını dinleyeceği sanılmıştır. Fakat Türkçe yayınların pek az dinleyicisinin bulunduğu kısa zamanda anlaşılmıştır. Halk, yine Kürtçe yayın yapan yabancı radyo istasyonlarını dinlemeye devam etmiştir.
Bazı emniyet mensuplarının kanuna aykırı işgüzarlığı dışında, yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığı için Kürtçe yayınların dinlenmesini engellemek mümkün değildir. Bunun bir tek yolu vardır. O da radyolarımızın Kürtçe yayın yapmasıdır. Radyolarımızda Kürtçe yayın yapılması, hem yabancı radyo istasyonlarının etkilerini önleyecek, hem halkın eğitimini ve kültürel gelişmesini sağlayacak, hem de TRT, kanunla kendisine verilen görevi tam anlamıyla yerine getirmiş olacaktır. Kürtçe yayın, Türkiye’deki Kürt Halkı’nda kökleşmeye başlayan yabancılık duygusunu silip, onun yerine, devletin gerçek vatandaşları oldukları inancını da yerleştirecektir.
Serdar (Mehmet Ali Aslan)
( YENİ AKIŞ Kasım 1966 Sayı 4 )